(Yaralı mahallesinden Zeki Yaralı'nın kızı)
1965’te Muş’un Varto ilçesinde doğdu. İlk, orta ve
lise tahsilini, babasının görevi dolayısıyla
Anadolu’nun çeşitli yerlerinde tamamladı.1987
yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu.
Öğretmenlik ve radyo programcılığı yaptı. Halen
ikamet ettiği Şanlıurfa’da yazı çalışmalarını
sürdüren yazar, evli ve üç çocuk annesidir.
1-
Neden yazar olmak istediniz?
C–1- Ben zaten edebiyatçıyım. Yıllardır yazı
yazıyordum ama sürekli değildi. Bir-iki yıldır
sürekli yazmaya başladım. Geçen sene ilk kitabımı
çıkarmak da nasip oldu. Tek amacım faydalı olmak.
Allah vergisi yeteneklerimizi kullanmazsak bundan
sorumlu oluruz. Ben de bu alandaki yeteneğimi
geliştirmeye çalıştım.
2- Köyümüzün ilk yazarı
olmak nasıl bir duygu?
C–2- Tabii ki çok güzel bir duygu. Ancak önemli
olan, ilk değil iyi olmak. Umarım bundan sonra da
yetenekli gençlerimiz bu işe ciddi olarak
eğilirler. Ben de İsmailbeyli’li yazarların
yazdıklarını okumaktan mutluluk duyar, onlarla
iftihar ederim. Hatta isteyen arkadaşlara yardımcı
da olabilirim.
3- Sizce koylumuz
içlerinden yükseklere çıkan insanları tanıyor mu
ve
değerini biliyor mu?
C–3- Hepsini tanıdıklarını sanmıyorum. Değerini
bilmeye gelince; aslında yaşarken değil, öldükten
sonra anlaşılmak önemli insanların kaderi gibidir.
Zaten mühim olan da; insanlar değil eserleridir.
Yaptığını Allah rızası için yapanlar tanınmayı çok
da önemsemezler.
4- İsmailbeyli Köyü'nü
nasıl buluyorsunuz?
C–4- Köyümüz Cennet’ten bir parça gibi. Ben
Şanlıurfa’da oturuyorum. Hele ki buralılara o
yeşilliği ve maviliği anlatmak çok zor. Köyümüzde
huzur buluyorum ama köyümüzü yeşillikler arasında
bulmak zor oluyor(!)
5- İsmailbeyli Köyü.Com
hakkında neler düşünüyorsunuz?
C–5- Sık sık ziyaret ettiğimiz ve beğendiğimiz bir
site. Özellikle köyümüzden haberlerin anında
verilmesi çok güzel. Sitenin zamanla daha da
genişleyip zenginleşeceğine inanıyorum. Emeği
geçen herkese tebrik ve teşekkürlerimi sunarım.
6- Kitabınızı biraz
tanıtır mısınız?
C–6- Kitap, hikâye ve denemelerden oluşuyor.
Okuyan herkesin kendini bulabileceğini ve kendine
ders çıkarabileceğini düşünüyorum. İlk kitap
olduğu için iddialı konuşamayacağım. Ancak
okuyucularımdan hep olumlu izlenimler edindim.
Hepsi kitaptaki yazıların, özellikle de
hikâyelerin etkileyici olduğunu söyledi. Hatta
ünlü bir yazara kitabımı yollayıp görüşlerini
sordum. O da kitabın güzel olduğunu ifade
etti.
7- Bundan sonra yeni
eserler çıkarmayı düşünüyor musunuz?
C–7- Elbette. Şu sıralarda ikinci kitabımı yazmaya
çalışıyorum. Bu kitap tamamen hikâyelerden
oluşacak inşaallah. Ayrıca “Bizim Aile” ve “Genç
Yaklaşım” isimli iki ulusal dergide sürekli
yazıyorum. Mahalli bir gazetede de haftalık köşem
var.
8- Son olarak sitemizdeki ziyaretçilere ve
köylümüze mesajınız nedir?
C–8- İnsanların niçin dünyaya geldiğini bilerek
yaşaması gerekiyor. Her anımız çok kıymetli, çünkü
ömür sınırlı. Herkes kendisine ve başkasına
faydalı olduğuna inandığı ve sevdiği işi yapmalı.
Ben yazmayı çok seviyorum. Benim yazarken duyduğum
hazzı başkalarının da yaptığı işte hissetmesini
isterim. Okuyan ve ilgilenen herkese teşekkürler.
KİTAPTAN BİR KESİT: AĞLAYAN ÇOCUKLAR
İki saattir, şehrin ayakkabıcılarını tek tek
dolaşıyorlardı. Kızı, arkadaşında gördüğü
ayakkabıdan istiyordu. Nereden aldıklarını sormaya
çekinmişti. Bu yüzden aramaları gerekmişti.
İhsan Bey, yorgunluğunu ve bıkkınlığını belli
etmemeye çalıştı. Çocukları konusunda çok
hassastı. “Ben sıkıntı yaşadım, onlar yaşamasın”
derdi hep. İçinden bir “Ya Sabır” çekti ve yeni
bir dükkâna girdiler.
-Çağla, hadi kızım sen ayakkabılara bak; ben şu
iskemleye oturacağım.
Kızı ayakkabıları büyük bir heyecan ve
sabırsızlıkla incelerken; siyah, parlak, rugan bir
çift ayakkabı, İhsan Bey’in gözüne takılıverdi.
Yıllar öncesinde, komşu çocuğun ayağında gördüğü
ayakkabıya ne kadar da benziyordu. Çok fakirlerdi.
Babasına; “alır mısın?” bile diyemezdi. Ama aklı
kalmıştı işte. Bir gün fırsatını bulup ayağına
geçirince çok mutlu olmuş, arkadaşının
bakışlarıyla karşılaşınca da, mutluluğu utanca
dönüşmüştü. O alaylı bakışları bir türlü
unutamıyordu İhsan Bey.
-Hayır baba, burada da yok.
Kızının ağlamaklı sesiyle kendine geldi.
-Bulamadık işte, yok, yok. Bana ne, bana ne,
istiyorum.
-Tamam kızım, başka bir yere bakarız. Lütfen biraz
sabırlı ol.
Çağla artık sabredemiyordu. Ağlamaya başladı.
-Bir ayakkabı için ağlanır mı kızım, derken gözü
dışarıya ilişti İhsan Bey’in. Dışarıda ağlayan bir
çocuk daha vardı. Ayakkabıcıdan çıktılar. İhsan
Bey, üzerinde yırtık pırtık giysileri, delik
ayakkabısı, önünde bir kaç paket mendiliyle içli
içli ağlayan çocuğa bakıyordu. Vicdanı oradan
hemen ayrılmasına engel olmuştu:
-Neden ağlıyorsun küçük?
Çocuk cevap vermedi.
-Mendil satıp para kazanamadığın için mi yoksa?
Çocuk, evet anlamında başını sallarken burnunu
çekti. İhsan Bey derin bir iç geçirdi:
-Ben senin bütün mendillerini alacağım. Ama sen de
ağlama, olur mu?
Çocuk yine başını salladı. Artık ağlamıyordu.
İhsan Bey, mendil satamadığı için ağlayan çocuğun
mendillerini alıp, istediği ayakkabıya ulaşamadığı
için ağlayan çocuğunun elinden tutarak oradan
uzaklaştı.
Hülya Zerin
Kitap ile ilgili
daha ayrıntılı bilgi için yazarımızla irtibat
maili
hulyazerin@gmail.com 'dur.
|