EVLENME VE DÜĞÜN TÖRENİ
Ataerkil aile
yapısının hakim olduğu bölgemizde,yakın bir zamana
kadar genellikle görücü usulü ile evlenmenin
yapıldığı,ailenin kararı,evlenecek gençlerin
düşüncelerine pek fazla riayet edilmeden
uygulanırdı. Son yirmi-otuz yıldır bu anlayışın
yavaş yavaş değişmeye başladığını ve günümüzde
çoğunlukla evlenecek gençlerin kararlarına itibar
edildiği görülmektedir. Genelde fındık sonrası
yapılmanın adet olduğu düğünlerde geleneklere
bağlılık yüksektir.
Söz
kesimiyle nişandan sonra düğün hazırlıkları , hem
kız hem oğlan evinde yoğun biçimde sürdürülür.
Başta kızla oğlan olmak üzere iki ailenin de tüm
bireyleri , yakınları karınca gibi çabalayarak
mutlu bir yuvanın oluşması için ellerinden
gelenleri esirgemezler. El emeği göz nuru
çeyizlere yenileri eklenir. hazırlıklar
yapılırken iki aile arasında sıkı bir iş birliği
vardır. Eksiklikler gözden geçirilir, yapılması
gerekenler belirlenir ,düğün günü saptanır.
Düğüne
çağırmanın da kendine özgür geleneği vardır.
Günümüzde davetiyelerle yada selamlamayla çağırma
geçerli. Geçmiş yıllarda , tavukla , horozla ,
koyunla, koçla, peştemalle , çemberle düğüne
çağrılırdı. Düğüne çağrılanlar, takı toplama
sırasında kendine gönderilen paranın ya da
ötekilerden birinin değerinden daha çoğunu
takarlar. Bu güzel gelenek yeni ev kuran gençler
için birer yardım niteliğindedir.
Düğünden
üç dört gün önce kız evinde çeyiz asılır. Evin
uygun bir odasına , kızın çocukluğundan beri bin
bir güçlükle , bin bir sevinçle hazırladığı
güzelim çeyiz asılır. Elde işlenen mendiller ,
çoraplar, çeşitli baş örtüleri, peştemaller,
kuşaklar, atkılar, namazlıklar, oyalar,
oyalar..... Bin bir göz nurunun , sanat gücünün
renk renk yansımasıdır. Bir çeşit sergidir bu .
Düğün evine gelenler bu sergiyi, güler yüzle,
hayranlıkla izlerler. Muhtar ya da köyün ileri
gelenlerinden iki üç kişi, sergilenen bu
çeyizlere, şu kadar eder biçiminde bir değer
biçerler.
İki gün
iki gece sürecek düğün Cuma günü akşamı başlar. Bu
akşam kız evinde;komşu gecesi yapılır. Çoğunlukla
kemençe eşliğinde oyunlar oynanır,eğlenilir.
Kız evinde
ikinci gece kına gecesi’dir. Evin odaları ,
dışarıdaki düzlükler düğün için hazırlanmıştır.
Lüks lambaları, çeşitli güçteki ampuller çevreyi
gündüze çevirir. Kemençeler, davul zurna eşliğinde
insana sonsuz heyecan veren, belki de dünyanın en
hareketli en kıvrak oyunu horon oynanır. Giresun
karşılamalarıyla, çifte terlilerle gençlerin
yüreği çarpar da çarpar. Eğlence doyumsuz
güzellikte sürüp giderken kına töreni yapma zamanı
gelmiştir.
Kına
törenini kız yakınlarından deneyimli bir kadın
yönetir. Gelin, gelen heyetteki kişilerin
yaşlarına bakmaksızın herkesin elini öper. Aynı
gecenin akşamı gelinin eline kına yakılır. Genelde
kadınlar arasında yapılan bu eğlenceye kına
gecesi adı verilir. Oğlan tarafından bir kadın,
gelinin yumuk eline açmak için bahşiş verir. Gelin
eli açıldıktan sonra dualar eşliğinde kına
yakılır. Buna el açma denir . Bu tören sırasında
şu türkü okunur.
Anam beni nazlı nazlı büyüttü, Verdi el oğluna
beni unuttu, El oğlunun aşkı beni çürüttü
Büyük anam bohçalarımı bağladı, Küçük anam çözdü
çözdü ağladı, Görenler hep yüreklerin dağladı.
Genç
kızlar tarafından okunan türküler eşliğinde
eğlenceler devam eder. Gece yarısından sonra kına
tepside yoğrulup, tepsiye yedi mum dikilerek
gelinin başı üstünde yedi oda (kes) gezdirilir.
Gelinin el ve ayaklarına kına yakılır. Gelinin
kınalı eli ipek mendille bağlandıktan sora
çeşitli kına türküleri söyleyerek gelin
ağlatılmaya çalışılır. Kına yakarken hep bir
ağızdan;
-Kız
anam kınam kutlusu, Vardığın yerlerde gelen
tatlısı, Teperim, teperim tepe delinmez, Giderim
giderim sılam görünmez., Çaldım eteğimi , vurdum
belime, Ayrılık yolumu aldım elime
Babam ocağı ayrıca tüter, El kadar ekmeği o bana
yeter, Esbap yuduğun yerler kız seni ister,Arka
verdiğin duvarlar kız seni ister, Altın tabak
içinde kınan yoğrulsun, Gümüş ibrikte suyun
ılınsın
Gelinin başına
toz kınalın serpildiği tören sırasında en çok
okunan kına türküsü de şudur.
Şeftaliler çiçeklendi,pürçeklendi, Her yalanlar
gerçeklendi, Gelinim,kadınım kınan kutlansın
Şeftali eğimiş dalını, Gelir gelinim salını
salını, Büyük evin has gelini, Gelinim kadınım
kınan kutlansın
Evler altında valası, Kağıt içinde kınası, Oturmuş
ağlar anası, Gelinim , kadınım kınan kutlansın
İlk gün
düğünün ağırlığı kız evindedir. Oğlan evinde de
düğün yapılır. İki evde de hazırlıklar
tamamlanmıştır. Tavuklar, horozlar, koyunlar ,
danalar kesilmiş, açkılar açılmıştır. Çeşit çeşit
et yemekleri, lokmalar, su börekleri, çeşitli
tatlılar, kara lahana sarmaları ... olağanüstü
koku ve görünümleriyle kaplarındadır. Evin
çevresindeki kapı denen düzlüğe konukları
oturtmak için hasırlar,dastarlar, çullar ,
kilimler serilmiştir. Düğüne gelenleri karşılama
havası vurarak kemençeci hoşlar önce .Bahşiş
alınır . Çocuklarsa fıçılarda yapılan dövme
dondurma ,ağaç teknelerde beyaz helva’nın
seviciyle eğlenmektedir. Öyle yemeği yendikten
sonra oğlan evindekiler yol havaları eşliğinde kız
evine gelinciye giderler. Kız evi iyice
kalabalıklaşır . Oyunlar oynanır. Tabancalar
tüfekler atılır.
Gelinin
ortaya çıkmasının sırasıdır şimdi: Odasındadır
gelin. Son hazırlıklar yapılır. Kapalıdır evin
kapısı kapı önünde kemençeci biraz hüzün biraz
neşe uyandıran bir hava çalmaktadır. Tüm gözler
gelinin çıkacağı kapıdadır. Açılır kapı ak
duvaklar içinde Karadeniz in ak köpüklerini,
yalçın yalçın dağların kayalıklarındaki parlaklığı
andırır bir peri süzülü verir ortaya... Damat ise
lacivert takımları içinde yürek hoplatmaktadır.
Önce damat ve yakınlarının armağan ettikleri
takılar takılır yerine. Sonrada kız tarafını
takısı toplanır. Altı yüzük, bilezik, para gibi
takılar gelinin gelinliğine iğne ile tutturulur.
Sini, tencere, kilim, halı.... gibi takılar ise
ortaya yığılır. Takı toplama işini düzgün
konuşan,espri yapabilen bir kişi yürütür. Takıdan
sonra aynı coşkuyla sürer. Gelin ilen yakınlarının
horon atalık oyunundan sonra düğüm bu günlük
sona erer.
Akşam
düğünün ağırlığı oğlan evindedir. Konaklar
kurulmuştur. İçki oluk gibi akmaktadır. Davul
zurna seslerinden konaklardan yükselen türkü,
şarkı, nara seslerinden yer gök inlemekte , bir
düğün yapılmaktadır. Burada sabaha kadar
eğlenilir.
İkinci gün
ağırlık oğlan evindedir. Aynı coşku, aynı duygular
devam etmektedir. Çok büyük bir horon kurulmuştur.
Kemençeci kendinden geçercesine çalmaktadır.
Oyunun en yoğun olduğu bir anda davul zurnacı da
fırlar ortaya. Halkının ortasında da oyunu yöneten
kişiler bulunur. Oyundan sonra damat ortaya
çıkartılır takı toplanır. Yine yemekler yenmiş
içkiler içilmiştir. Gelinciğe gidilir kız evine
güle oynaya. Bu kez gelinle dönülecektir.
Gelin
alma, kız ve oğlan evinde son hazırlıklar yapılır.
Gelinin çeyizleri yola gidecek şekilde denk
edilir. Denklere mahraç denir. Bütün hazırlıklar ,
sabahın erken sahaflarında tamamlanır. Bir yandan
düğün devem eder. Bir yandan da;gelince;gelmesi
beklenir.
Öyle üzeri
yola çıkan gelin alayı , kız evine yaklaşırken ,
komutlu ve disiplinli toplu silah atışları
yapılır. Silah seslerinin şiddeti gelin alayının
ağırlığını gösterir. Dinamitlerin çıkarttığı
korkunç sesler, düğünün havasını değiştirir.
Ortalığa bir suskunluk çöker. Üzüntü ve heyecan
artar.
Gelin
alayı yaklaşırken gelin bir odaya saklanır,kapısı
kilitlenir. Gelin alayı kız evinin önüne gelince ,
kapı kapanır. Kaynata gelinciyi kapıda karşılar.
Seri bir şekilde tabanca atmaya başlar. Kapıda
horon kurulu, dışarıda erkekler, içeride kızlar
oynarlar. Oyundan sonra gelinci kapıya dayanır.
Oğlan evini sorumluluğunu üslenen kişi ortaya
çıkar ben kapıyı açarım der. Kapının aralığında
içeride bekleyene bahşişini verir. Kapı açılır,
açılmaz oğlan evinin kadınları rüzgar gibi içeriye
dolar. İçeridekiler oyunlarını devem ettirirler.
Kızlar oyunlarını bozdurmamak için el ele sıkıca
tutuşur. Omuz omuza iyice kenetlenir. Kızlar hem
oyunu bozdurmamak hem de gelini kolay kolay
vermemek için direnirler. Meydan kavgasına
girercesine içeri dalan oğlan evi kadınları ,
zorla da olsa kızların oyununu bozar, kendileri
oynarlar. Gelin alayı ile kaynana gelmez. Gelirse
gelinin hırsız olacağına yorumlanır. Oğlan evi
kadınları oynarken kaynata vekili içeri girer.
Oyun kesilir. Meydan açılır. Kaynata vekili ortada
bir dönüş yapar. Hep birlikte oyuna girerler.
Oyundan sonra gelini ortaya getiren kadın onu
tekrar kilitlendiği odaya zorla götürür. Geline
yol kıyafetini giydirir. Gidilecek yol uzak
değilse gelin gelinliği ile gidebilir. Gelin baba
evini terk ederken babası, annesi,
kardeşleri,yakınları, arkadaşlarınla ile
kucaklaşır, helalleşir. Gelin, baba ocağını terk
etmenin yakınlarından ayrılmanın verdiği üzüntüyle
ağlar.
Oğlan evi
erkekleri , gelinin eşyalarını dışarıya
çıkartırlar. Küçük ve hafif eşyalar el ile
taşınır. Ağır eşyalar katırlara yüklenir. Gelin
odasında iken kaynata kapıyı vurur haydin diye
çağırır. Davul zurna, gelin ağlatma havasıyla
içeri girer.
Bir çift turna gördüm yavrum, Aman aklı karalı,
Birin şahin vurmuş yavrum, Aman aman birin yaralı
Gitme turna gitme, bu yıl kış olur, Geçtiğin yer
tutnam dolar taş olur., Eyvah anam eyvah ben gider
oldum, Küçük kardeşimi de yerime koydum
Batak yere ev yapma, batarda gider, Uzağa kız
verme de ölümden beter, Daha yaşım on beş dert
uzar oldu, Anam ayrılırken de gözlerim doldu.
Gelin
başına şal örtülür. Eline de bir şemsiye verilir.
Odadan çıkarlarken gelinin bir koluna kardeşi, bir
koluna da görümcesi ya da eltisi girer. Dış kapıda
, gelin tutan besmele ile sağ ayağını dışarı
attırır. Daha geri dönülmeden gelinci alayı yola
koyulur. Önde giden davul zurna, gelin ağlatma
havasına devam ederek gelinci alayını peşinden
çeker.
Gelin
alayı oğlan kapısının önüne gelince silah ve
dinamitler patlamaya başlar. Bahçelerde, bir
yerde, eve yakın olan damat da silah atarak
gelinciye cevap verir.
Kapıda
gelinin başına şeker saçılır. Soba küreği yada
evşünle taşlığa köz dökülür. Gelin ateş gibi olsun
diye köze bastırılır. Kaynana kapıya kırmızı bir
iplik bağlar. Kimseyi içeri sokmaz. Kaynana
kırmızı ipliği iki eliyle tutar. Kızım ipi üç
kere üz de gir diye bağırır. Gelin içeri girmek
istemez. Bahşiş bekler. Kaynana ya da kaynata bir
inek yada bir koç bahşiş verir. Gelin bahşişin
sözünü alır almaz ipliği üç parça eder. Besmele
çekerek ayağını eşikten içeri atar. Kardeşi gelini
kolundan tutar bırakmaz. Gelin, bir kolunda
kardeşi, diğer kolunda görümcesi ya da eltisiyle
mutfağa girer. Gelin ile kardeşi tereğin önünde
ayakta bekler. Oğlanı içeride daha fazla tutmamak
için;haydi kaynana gelinin kardeşini çıkar;diye
seslenirler. Kaynana mutfağa gelir. Gelinin
kardeşinin cebine kimseye göstermeden bahşişini
bırakır. İçeridekiler oğlanın dışarı çıkması için
mutfaktan kapıya kadar yol açarlar. Dışarıya
çıkarken oğlanın kimseye sürünmemesi gerekir.
Kadınlar kimseye değmesin .Açılın açılın diye
çığlıklar atarlar. Dış kapıya gelince kaynana
haydi oğlum güle güle deyip oğlanı yolcu eder.
Gelinin yüzü örtülür. Kaynana mutfağa gelince
terekten bir bakır alınır bu gelinin bahşişidir
denir ve gelinin yüzü açılır. Gelinin yeni evine
bereketiyle gelmesi için, düğünün aşçısı gelinin
eline bir kepçe verir. Ocaktaki keşkek kazanını
karıştırır. Tadına baktırır sonra geline un
çuvallarını karıştırtırlar ve ataşe un serperler.
Gelin elindeki mendili oynayanlardan birine
kaptırırsa ahmak, kaptırmazsa akıllı ve kurnaz
olduğuna yorumlanır. Genç kızlar aşk ve sevda
maniler söyleyerek oynarlar:
Al almanın dürdünü, Sev yiğidin merdini, Kimselere
demedim, Ayrılığın derdini
Al elmanın al yanı, Söyle canımın yanı, Seni seven
çok olur, Candan seveni tanı
Al elma kızıl elma, Dallara dizil elma, Yer
altında geçerken , Hep birden üzül elma
Bundan
sonra oyunlar biter ve düğün dağılmaya başlar.
Sıra imam
nikahındadır. Kız evi dağılmadan imam ile kızın ve
oğlanın vekilleri bir araya gelirler. Vekillerin
ve şahitlerin huzurunda imam nikahı kıyılır. Dini
nikah kıyılırken, elleri taraklama, elleri yumruk
yapma,iplik düğümlemek yasaklanır. İmam nikahından
sonra gerdek zamanına kadar güvey eve girmez.
Güvey evin yakınlarında bir bahçe yada komşu
evinde arkadaşlarıyla birlikte olur. Güveyin
yanında biri bekar biri evli iki sağdıç vardır.
Camide yatsı namazı kılındıktan sonra güvey , iki
yanında sağdıçlarıyla beraber eve gelir. Evin
büyükleri , güveyi sağdıçlarıyla birlikte eve
alır.
Gelin ile
güvey kol kola verirler. Yatak odasının kapısına
gelirler. Yanlarında aile büyüklerinden biri ile
sağdıç da bulunur. Gelin ile güvey kıbleye
dönerler el ele tutuşup üç kez yere çöküp
kalkarlar. Bu adet birbirlerini basmamalarını
çocukları olsun inancı ile yapılır. Önce gelin
içeri girer. Ardında da güveyi döverek içeri
atarlar. Evde gelinle güveyden başkası kalmaz.
Gelinin
oğlan evindeki ilk gecesine;gerdek gecesi denir.
Önce Allah rızası için iki rekat namaz kılarlar.
Allah’tan mutluluklar ve gelecekleri için
isteklerde bulunurlar. Evliliklerinin tatlılıkla
başlayıp , tatlılıkla sürmesi için, kız evinde
gelen baklavalardan yerler. Sonra da düğün
tamamıyla son bulur.
Kaynak: Ali
Bilir,Geçmişten günümüze tüm yönleriyle Görele,
İstanbul 2001 sn:458-464
İSMAİLBEYLİ
KÖYÜ’NDE BAYRAM
İsmailbeyli’de
Ramazan ve Kurban bayramının özel bir yeri vardır.
Köyde
bayram hazırlıkları bir hafta öncesinden büyük bir
heyecanla başlar. Büyük bir çoğunluğu İstanbul da
ve çevre illerden sılaya hasret kalan
vatandaşlarımız da 1050 km uzaklığa bakmadan akın
, akın köyün yolunu tutarak bu heyecan ve coşkuya
katılırlar.
Dini
bayramlardan önce genel bir temizlik yapılır,
köydeki evlerin kapıları ve yolları süpürülerek,
evde yapılması gereken boya, badanalar yapılır.
Yapılan bu işe bayram temizliği denir.
Bayram da
özellikle çocuklara yeni giysiler alarak onları
sevindirmek ve büyüklerimize ise çeşitli
hediyeler almak bizim geleneklerimizdendir.
Arife günü
Kuran-ı kerim okunarak ölülerin ruhlarına
bağışlanır. Ve aynı gün bayram yemekleri
hazırlanır. Başlıca çorba, sarma, yahni, börek,
pilav, sütlaç ve baklava dır.
Bayram
sabahı erkenden kalkılarak en yeni bayramlık
giysileri giyilir, erkekler bayram namazına kılmak
için bir coşkuyla camiye giderler. Kadınlar ise
evdeki hazırlıkları yaparlar.
Bayram
namazı kılındıktan sonra erkekler cami kapısında
bayramlaşarak mezarlığa giderek toplu olarak
ölülere fatiha okurlar. Ardından eve gelinerek
toplu olarak sofraya oturulur, yemekler yenilerek
eller yıkanır. Ailede en büyükten başlanarak
bayramlaşma yapılır. Küçüklere şeker, çikolata
ve para verilerek sevindirilir.
Evdeki
bayramlaşma bittikten sonra erkekler akraba
ziyaretlerini yaparak köy kahvesinde yine bir
araya gelerek çevre köylerden gelen arkadaş ve
akrabaları ile bayramlaşmak suretiyle hasret
giderirler. Burada çaylar ve kahveler içilerek
evlere dağılmak suretiyle bayramın ilk gününü
tamamlamış olurlar. Bayram bittiğinde ayrılma
zamanı gelenler hüzünlü bir şekilde sıladan
ayrılarak gelecek bayramları heyecanlan bekler,
bekler....
|