Huzurun Doğduğu Yer, 'Sisdağı Yaylası'...

Görele'de insanlar bütün yılın yorgunluğunu bu Yayla'da atarken, eğlenceyi buluyor, huzuru buluyor. Aslında şöyle oturup düşündüğümüzde, etrafımızdaki günce tutan insan sayısı oldukça azdır sanırım. Ama bu tabii ki günce tutmanın kötü bir şey olduğunu göstermez. Hatta iyi bir şeydir günce tutmak zira anılardan başka neyimiz var ki geçmişten bugüne. İşte, sizlere gezdiği, gördüğü yerleri ölümsüzleştiren, günlüğünü tutan, Göreleses.com Genel Yayın Yönetmeni Oğuzhan Kılıçarslan’ın Sis Dağın’a yaptığı geziden bir günce.

Bölgesel özellikler nedeniyle Görele’de turizm, Ege ve Akdeniz sahillerimizdeki gibi değildir. Turizm konusunda yörede yayla turizmine öncelik verilmektedir. Görele’de yayla turizmi denilince ‘ilk akla’, ‘Sis Dağı’ gelir.



“Sis dağı” yolu boyunca karşınıza çıkan büyükbaş hayvanlar, yayla obalarında harika bir manzarayı da beraberinde getiriyor. Aşağı eğimli yemyeşil çimenlerde otlayan inekler, koyunlar ara sıra sis bulutlarının içerisinde kalsa da sahipleri tarafından özenle yetiştirildiklerinden dolayı gözden kaybolmuyor.



Sis dağı’ndaki çam ağaçlarının oluşturduğu manzaralar görülmeye değer güzellikte. Hele o müthiş sis, rüzgar ve çam kokusunun karışımını hissettiğinizde kendinizden geçersiniz, belki de sebepsiz yere doya doya gülmeye başlayacaksınız…Öylesine bir oksijeni hissedeceğiniz kaç yer var?



Görele ilçe sınırları içinde bulunan “Sis Dağı”, sahile 40 km. uzaklıkta bulunmaktadır. Yüksekliği 2182 metre olan Sis Dağına 1,5–2 saatte ulaşılmaktadır. Sis Dağı “C statüsünde Milli Park” olarak korunmaya alınmış.



Yaz mevsiminin gelişiyle birlikte Karadeniz’in hemen her köşesinde bir festival coşkusu yaşandığı gibi Görele’de de yaşanır. İnsanlar bütün yılın yorgunluğunu, çevre yerleşim yerlerinin katılımı ile Temmuz aylarında Sis Dağı’n da düzenlenen yayla şenlikleriyle çıkarır. Küçük yaylalar topluluğundan meydana gelmiş olan “Sis Dağı” (Otçu Göçü) Şenlikleri, her yıl Temmuz ayında yapılmaktadır. Daha sonra bu şenliklere, Dokuzgöz Yayla Şenliği de eklenmiştir.



Sis dağı’ndaki obalarda bin bir renklerle açan boy boy çiçekler gözlerinize harika bir renk yelpazesini sunuyor. O kadar çok rengi bir arada görüyorsunuz ki , sisin içerisine girdiğinizde ayrı bir neşe içinizde durmaya devam ediyor. Buralar da, vargel ve vargit çiçekleri vardır. Yaylacılar için önemlidir. Çünkü yaylacılar bu çiçeklere göre hareket eder. Vargel çiçeği açtığı zaman yaylaya gidilir, vargit çiçekleri açtığı zaman da yayladan geri dönülür. Sıcaklar başlıyor anlamına gelen Vargel çiçekleri açtığı zaman da kışlıklardan yaylalara çıkılır. Vargit çiçeklerinin açması soğuklar başlıyor, artık geri dönme vakti yaklaşmıştır anlamına gelir ve ona göre de hazırlık yapılır. Ardından kışlık mekanlara inilir.



Yaylacılar, turizmcilerden önce, yaylaya gider. “Sis Dağı” üzerinde yirmiyi aşkın oba vardır. Obalar çevrede bulunan köy ve kasabaların adları ile anılır. Sis dağında öylesine güzel insanlar yaşıyor ki, yabancı birisini gördüklerinde hemen başlıyorlar mekanı tanıtmakla, koyu bir sohbete. O muhteşem güzelliklere bürünmüş yaylanın Tarihçesini anlatmadan da olmaz. Yaylacıların, “bu gece misafirim olun diyerek göstermeye başlıyorlar, yaylada bir uyku uyuyun , güzel yemeklerimizden tadın” sözleri ne kadar çok misafirperver olduklarını gösterirken, soğuk yayla havasında insanın içini ısıtıyor. O dağ havasında öylesine içten samimi sıcak olmuş ki bu insanlar, onların yanında hiç üşümüyorsunuz.



Yaz aylarında her hafta cumartesi günleri panayır kurulur, yöre halkı tarafından oldukça ilgi görürken, yöre dışından da çok sayıda insan gelir. Sis pazarında, alış-verişin yanında, yenilip içilir, eğlenilir. Yaylacılık asırlardır süre gelen bir gelenektir. Yaylalar da yerel giysilerin giyilmesi geleneği sürdürür. Renkli yerel giysiler giyen genç kızlar, delikanlılar, davul-zurna ve kemençe eşliğinde horonlar oynayarak eğlencenin doruğuna ulaşırlar panayırlarda.



Aynı bölgede bulunan yayla etlerini sizlere sunan lokantası ve hemen üst katındaki yayla oteli konaklama tesisleri bu bölge için düşünülmüş olan harika birer turistik imkan. Yayla şenliklerinin olduğu bölgede harika bir su bulunur. Suyu içerken aldığınız tad, bambaşka bir duygu olsa da, yakınında bulunan camiye gitmek için bu çeşmeden abdest alırsanız camiye kadar biraz titremeniz söz konusu olur. Sis dağında birbirine yakın çok sayıda çeşme vardır. Çeşmelerin suları harika bir serinliğe sahip. Hiç biri coşkulu akmasa ve kumsuz düşmese de, obuz’lardan gelen o müthiş suları tatmak, otlayan o güzelim hayvanların sizi izlemesini seyretmek ayrı bir keyif sunar insana. İnekler o tertemiz havada verimli hale gelmiş. Dağ keçileri ve koyunlar ise sizlere öylesine tatlı hüzünlü bakarlar ki sevmemek için hiçbir bahane bulamazsınız. Ara sıra gökyüzünde etrafı kollayan Doğan kuşlarını da görebilirsiniz. Size bakıyordur belki de, o sis bulutlarının içerisinden. Sizde el sallamayı ihmal etmeyin o gökyüzünde tüm heybetiyle uçan kuşlara.




Sis bulutları bir anda her yerden yok oluyor sanırsınız. Oysa size oyun yapıp takip etmektedirler arkanızdan. Bir anda göz gözü görmez olur, ciğerlerinizde bir is kokusu duyarsınız , kollarınızı okşar o serinlik, birazcıkta çiğ bırakır üzerinize… Ama bu ortam öylesine bir coşku yaratır ki içerinizde, ıssızlık korkusu duysanız da çocuklar gibi şen olursunuz, koşup durmak istersiniz tüm çocukluğunuzla.



Akşam olmasın diye bakarsınız ama hava öylesine kararır öylesine siyahlaşır ki, artık sis kaybolup gitmiş, gökyüzü sanki yanınıza inmiştir. Gökyüzü öylesine koyu mavileşir ki , bulutların içerisinden çakan şimşekler ve gözünüzün önünden geçen yıldırımlar sizi sanki bilimkurgu sinemasına götürür. Kulağınızda uğuldayan rüzgar ise gözlerinizi de kapatmanız halinde sizi o bulutların üzerinden uçurmaya yetecektir, “Sis Dağı” yaylasında.



Sis Dağı anlatılır da, korkudan taş kesilen gelinin (Gelin Kaya) efsanesi anlatılmaz mı?

Gelin Kaya, Sis Dağı'nın güneybatısında, Kuş Köy'ün doğusundaki yamaçlarda bulunan doğal bir engebe olan doğal kaya, Sis Dağı'nın yamacına yaslanmış, 30-40 m yükseklikte ve bebeğini sırtında taşıyan bir kadın görünümündedir.



“İŞTE GELİN KAYA EFSANESİ”

Çok uzun yıllar önce, güzel bir gelinin, çok sevdiği kocası bir de çocuğu varmış. Karı kocayla birlikte oturan bir de yaşlı kaynana varmış. Bu ailenin geçimi, hayvancılıkmış, küçük ve büyük baş hayvan besliyorlar, çobanlık yapıyorlarmış. Bu ailenin mutluluğunu kaynana gölgeliyormuş. Kaynana çok titiz, kavgacı, yüzü gülmez, sert ve geçimsiz birisiymiş. Genç gelinine karşı çok sert ve acımasızmış. Genç gelin, evi terk edip gidermiş ama, kocasını ve çocuğunu çok seviyormuş. Bu sevginin verdiği güçle, kaynanasının baskı ve işkencelerine göğüs geriyormuş.

Bir gün gelin, çocuğuyla birlikte, Sis Dağı'na inekleri otlatmaya gitmiş. Sarıkız diye adlandırılan inek, gelin, bebeğini avutup emzirirken, kaşla göz arasında yok olmuş. Öteki hayvanlardan ayrılıp, ormanın derinliklerinde yitip gitmiş. Gelin, ineğin yokluğunu, kaybolduğunu fark etmiş, aramaya başlamış.



Gelin, Sarıkız'ı bulabilmek için Sis Dağı'nı dolanıp durmuş, her yanı aramış. Ama yok, yok, yok. Sanki yer yarılmış da içine girmiş, aramadık yer kalmamış, ama yine yok. Akşam saatleri yaklaştıkça, korkular gelinin yüreğini daha çok sarmış. Eve ineksiz, Sarıkız'sız nasıl gidecek? Burada, ormanda kalsa, kurdun kuşun elinde nasıl kalacak? Allah’ın günü kendisiyle kavga, gürültü yapan kaynanaya yeni silahlar verecek, olması, gelinin yüreğinde korkular kat kat yığılmış. Eve gitmesi de, ormanda gecelemesi de olanaksızmış.

Çıkar yol bulamayan genç gelin, çocuğu sırtında, bir süre daha ormanda aramış. Hiçbir iz bulamamış, ağlamış ağlamış, gözyaşları derelere karışmış. Karanlık iyice bastırıp, gecenin korku veren sessizliği çökmüş. Korku, gelinin tüm dokularına işlemiş. Artık yapabileceği hiçbir şey yokmuş. Son bir çabayla, "Tanrım, ya beni kuş et uçur, ya da taş et dondur" diye yalvarmış. Gelinin yalvarışları kabul olmuş, o anda taş olup donmuş, öylece, sırtındaki çocuğuyla kalakalmış.

img src=http://i0910.hizliresim.com/2009/10/28/442.jpg>

Sis dağı'nın yamacına yaslanmış olan ‘Gelin Kaya’, o gün bu gündür sırtında çocuğuyla gelip geçenlere, binlerce yıl öncesinden kendi öyküsünü anlatıp durur.



Sis dağına, Görele Çavuşlu bölgesindeki Zıva deresi yolundan çıkılıyor. Bu yol, Trabzon Beşikdüzü Şalpazarı’ndan çıkılan yola göre daha bozuk. ‘Sis dağı’ hangi ile hangi ilçeye ait tartışıla dursun Trabzonlular bizden daha çok çalışmışlar bu konuda. Sis dağından inerken karşınıza çıkan Geyikli beldesi ise size ayrı güzellikler sunuyor Vadi boyunca. Sahile inene kadar geçtiğiniz Şalpazarı , dağın tepesinde öylesine bir şehir olmuş ki insanlar doldurmuş bu güzelim yeri.



Fotoğraf ve Yazının Tüm Hakkı www.göreleses.com'a aittir.

Fotoğraf-Günce: Oğuzhan Kılıçarslan
Derleme: Sabri Kılıçarslan
GERİ


Yorumlar(0) | Okunma : 907  )
[ Ekleyen  (www.goreleses.com) | 06.11.2009 ]
  Yeni Sayfa 1

  :::::::::::: Yorum_yaz :::::::::::

! !!!!! bu haber hakkında henuz yorum yok !!!!!! !